İstanbul Nakışhanesi

Tülin Gönültaş

Tarihçe

 

Türk resim sanatının en erken örnekleri, Doğu Türkistan’da Uygur Türkleri tarafından yapılmış VIII. ve IX. yüzyıla ait Maniheist duvar resimleri ve bazı sayfalardaki minyatürlerdir. Yaratıcı bir sanat gücüne sahip olan Uygurlar, bulundukları yörede mahalli süslemeye tesir edip, yeni konuların gelişmesini sağlamıştır. Uygur devletinin dağılmasından sonra bu hareket devam etmiş ve Selçuklu Türkleri tarafından geliştirilerek ilk İslam minyatürleri oluşturulmuştur. Türklerin Bağdat, Mısır, Suriye gibi diğer Arap ülkelerine gelmesiyle ilk Arap minyatürleri görülmeye başlar. Xl. yüzyıldan itibaren Bağdat’tan Anadolu’nun içlerine kadar uzanan çeşitli sanat merkezlerinde yapılmış olan birçok eserde yer yer mahalli sanat görüşünün yanında Antik-Bizans ve Orta Asya resim sanatının etkileri izlenmektedir. XV. yüzyıldan XVI. yüzyılın başlarına kadar Herat, Şiraz, Tebriz gibi doğu minyatür okullarının tesirleri, konuda olduğu kadar, renk, teknik ve kompozisyonda da kendini gösterir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde bu tesirler giderek azalmış, gözleme dayanan gerçekçi bir sanat üslubu yeni şematik düzenlemelerle kişiliğini vurgulamaya başlamıştır. Türk minyatür sanatının en parlak dönemi III. Murat’ın saltanat yıllarına rastlar. Bu dönemde pekçok eser yazdırılarak resimlendirilmiş, aşırı süslemenin yer almadığı, olayların gerçekçi bir şekilde resmedildiği kendine has bir üslup meydana getirilmiştir. Osmanlı Türk minyatürü son aşamasını XVIII. yüzyılın ilk yarısında gerçekleştirmiştir. Bu dönemde yapılan eserlerde yer yer Batı sanatının tesiri görülürse de, eski değerler tümüyle yitirilmemiştir. Ancak XVIII. yüzyılın sonlarına doğru, batı resim sanatına duyulan aşırı ilgi nedeniyle Türk minyatürünün giderek özelliğini kaybettiği ve yerini yağlıboya resim tarzına devrettiği görülür.

Selçuklu ve Osmanlı saraylarının ayrılmaz bir parçası haline gelen nakışhanede hattat ve nakkaşlar tezhib ve minyatürlü eserler meydana getirirken, her türlü süslemede kullanılmak üzere desenler de hazırlanmıştır. Her eser, yazar, hattat, katip, nakkaş, cetvelkeş, altın ezen, tahrir çeken, cilt ustası ve müzehhibden oluşan geniş bir kadronun çaba ve hüneriyle ortaya çıkmıştır. Saray nakkaşhanelerinde talebe hep usta çırak usulüyle yetişmiştir.

Bugün, çok değerli hocamız merhum Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver’in üstün gayretleri, yeri doldurulamayacak ciddi çalışmaları ve yetiştirdiği pekçok talebesi sayesinde Türk Minyatür Sanatı yeniden hayatiyetine kavuşmuş, yeni yorumlarla eserler verilmeye başlanmıştır. Kendisini her zaman olduğu gibi rahmet, minnet ve şükranla anarım.