İstanbul Nakışhanesi

Tülin Gönültaş

Türklerde çinicilik

Abbasiler döneminde canlanan teknik 12.yy. da sonra Türklerin egemen olduğu topraklarda daha da gelişmiştir.Orta Asya Türkleri de çiniyi süsleme unsuru olarak kullandılar. İran’ın 1255’te Moğol istilasına uğraması üzerine birçok sanatçı .Selçuklular’a sığındı ve çiniciliğin Selçuk Türkleri’nde gelişmesinde etkili olmuşlardır..

Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sivas Gökmedrese
Erzurum Çifte Minare
Yakutiye Medresesi

12 ve 15 .yy. arası yapılmış en iyi örneklerdir.
Ünlü Arap coğrafyacısı Yakut Hamavi (13.yy.da) en güzel çinilerin Türkistan’da Kaşan şehrinde yapıldığını söyler.
Osmanlılar döneminde yeni çini merkezleri kurulunca (İznik ve Kütahya); Selçuklu çini merkezi Konya önemini yitirdi.
Osmanlı çini sanatı 16.yy. da en yüksek düzeyine erişti: İznik çini ocaklarında kırmızının en parlak tonu elde edildi.
Yapımı 1561 de tamamlanan Mimar Sinan’ın yapıtı Rüstem Paşa Camii’nde kubbeye kadar bütün yüzeyler çini kaplanmıştır. Dönemin en görkemli örneğidir.

Türk çinicilk sanatı 16.yy da Osmanlılarda mozaik çini yerine levha çinileri tercih ettiler.Bu dönemde Bursa, Kütahya ve İznik’te taklidi imkansız çiniler yapıldı.

– Daha sonraları hem sanat hem de teknik açıdan gerilemeye yüz tutan çinicilik gün geçtikçe önemini yitirmeye başladı. 1716 da İznik atölyeleri kapandı ve ertesi yıl Damat İbrahim Paşa İznik’teki çini ustalarını İstanbul’da Tekfur Sarayı çevresinde kurulan imalathanelerde görevlendirmesi çini sanatının eski parlak günlerine dönmesini sağlayamadı.

– Abdülmecid zamanında Beykoz’da

– II.Abdülhamid zamanında Yıldız’da.
çini atölyeleri kuruldu
İznik atelyelerinin kapanmasıyla eski usuller büsbütün unutuldu, teknik bozuldu. Yapılan döşemeler fırında eğriliyor ve pişirme sırasında renkler şeffaflığını kaybediyordu.
Evliya Çelebi (1611-1682) İznikte 9 çini atelyesi bulunduğunu yazar. oysa I.Murat (1360-1389) devrinde atelye sayısı 300 ü bulmuştu.

İlk Bursa çinileri ince bir kaolin tabakasıyla kaplıydı.Kullanılan toprak iyi çini yapmak için gerekli özelliklere sahipti. Sonradan bölmeli denen çiniler yapıldı. Bu metoda göre çini levhalar üstüne bir cila ile çizgi ve işaretler çizilir, pişirilir. Bölmeler renkle doldurularak tekrar pişirilirdi. Çini yapımında gerekli kaolin Kütahya’da bol olduğu için çinileriyle tanınmıştır.
Sultan 3.Murat (1574-1595) döneminde bütün yapılarda İznik çinileri kullanıldığı için ihtiyaç çok fazlalaşmış, saray baş mimarı Davut Ağa, özel kişilere çini satılmasını yasaklamak zorunda kalmıştır.Çinicilik en yüksek seviyesine Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) döneminde ulaşmıştır.

16.yy.’ın sonu ile 17.yy.’ın başkalarında üretilen çini ve seramiklerde, renk sayısının arttığı gözlenir. En belirgin özellikleri de, sırlatında hafif kabarık mercan kırmızısı kullanılmış olmasıdır. Osmanlı süsleme sanatının en üstün yaratıcılığına örnek sayılan üst düzeyde bir çiçek üsluplaştırılması gelişmiştir. Lale, karanfil, sümbül, menekşe, nar çiçekleri, bahar dalları, üzüm salkımları ve asma yapraklarının desen olarak kullanıldığı çini ve seramikler, doğadan bir kesit yansıtırlar. Ayrıca hayvan figürlü çiniler de bu dönemde üretilmiştir. Bezemeler çoğunlukla siyah kenar çizgileriyle çevrilidir. Ayrıca bu dönemde tabak, kase, vazo, kandil, kupa, sürahi, ibrik gibi değişik türden eşyalar da aynı özelliklerde üretilmişlerdir.

Bu dönem çinilerinin yer aldığı Rüstem Paşa Camii (1561) çini bezemelerinde , ilgi çekici bir uygulama görülür. Bizans yapılarında çini mozaikler yalnızca bütün bir yüzeyi kaplarken, bu camide kaplama kubbeye kadar sürdürlmüş böylece Osmanlı mimarisinde çininin, bütün bir yapıyı bir renk cümbüşü içinde kuşattığı yeni bir süsleme oluşturmuşturulmuştur. Bu türde bir uygulama hiçbir dinsel yapıda yenilenmemiştir.

17.yy. da egemen olan renk hafif maviye çalan bir yeşildir. Dönemin sonuna doğru belirginlik kazanan motifse servidir.

Avrupa’ya gönderilen ,Türk çinileri batının seramik sanatını büyük çapta etkilemiştir. Çinilerin rengi solgun sarı-badem yeşili iken bu ihraç döneminde çimen yeşili ile Türk kırmızısı denilen domates kırmızısına dönüşmeye başlamıştır. Süleymaniye ve Rüstempaşa Camii Türk çiniciliğinin en güzel örneklerini sergiler.

Osmanlılarda seramik iki kısma ayrılır.

1. pişmiş topraktan yapılmış sırsız veya cilasız seramik (çömlek)

2. kaşi veya çini denilen sırlı, cilalı çini.

Türk çiniciliğinin uzantısı sayılan Kütahya’da iç ve dış pazara yönelik üretim yapılmaktadır.