Hat

Hat Malzemeleri

Noksan yada kötü aletlerle güzel ve mükemmel eserler meydana getirilemiyeceği hakikatını ifade eden ”Kem âlât ile kemâlât olmaz” şeklindeki ünlü sözü hatırlamakta yarar vardır.

Gerçekten de güzel bir yazı yazmak istiyorsak, kendi el becerimiz kadar nasıl bir kalemle, ne vasıftaki bir satıh üzerine ve nasıl bir mürekkeb ile yazmakta olduğumuz da önemlidir.

KALEM

Hatt san’atında yazma aleti olarak ince yazılar için Kamış Kalem biraz iri hattlar için Bambu,ya da

Kargı kalemi daha da celi yazılar içinse, tahtadan yapılma Ağaç kalemler kullanılır.

İyi kalem, ne çok sert, ne çok yumuşak, ne çok kalın, ne çok incedir.

Madeni uçlu kalemlerin kullanımı da söz konusu edilebilir.

Mushaf-ı Şerif’lerin yazımında ise, açılışından sonra uzun süre ucunun bozulmaması sebebiyleCava kalemi kullanılagelmiştir.

KALEMTRAŞ

Kamış kalemlerin usulüne uygun açılmasında kullanılan saplı bir çakı çeşididir. Tîğ adı verilen su verilmiş çelikten mamül kesici kısmından başka, fildişi, kemik, boynuz ve benzeri bir nesneden yapılma uzunca bir Sap’ı, bir de bu iki kısmı birbirine perçinliyen çelikten Parazvana’ sı vardır.

Kesici kısmın aldığı şekle göre Söğüt yaprağı, Selvi, Cam kırığı ve Küt gibi adlarla anılan çeşitleride mevcuttur.

MAKTA

Kemik, boynuz, fildişi, bağa ve benzeri maddelerden yapılan ve üzerinde Kamış kalem kesmeye yarayan bir alettir Kalemin gövdesinin yatırıldığı yere Kalem Yuvası denir.

KAMIŞ KALEMİN AÇILIŞI 

Kamışın boğumu kalemtraşla alındıktan sonra, kalem sol elin avucu içine yatırılır ve kalemin açılan kısmı uzunca bir badem görüntüsü verinceye kadar kesilir ve yontulur. Kalemin gövdesinden ucuna doğru inceleyerek uzuyan kısmına Dil, uç kısmına ise Ağız denir. Ağzı dilinden daha enli açılan kaleme de Çakşırlı Kalem adı verilir. Daha sonra kalemin ağzı makta’ üzerinde, ya da elde dikine çatlatılır (Şakk) ve yine makta’ üzerine yatırılarak yazılıcak yazının gerektirdiği meyilde kesilir (Katt ya da kat). Kalem ağzının yazana yakın tarafı Ünsi, diğer tarafıda Vahşi adıyla adlandırılır.

KAĞIT BOYAMASI VE AHAR 

Eski hattatlar Hind abadisi,Buhara, Alikurna, Hatai ve Japon kağıdı gibi değişik kağıtlar kullanırlardı. Boyama işleminde genellikle nebatattan yararlanılmıştır. Suda kaynatılan nebat bir tekneye  boşaltıldıktan sonra kağıtlar bu tekneye batırılıp çıkarılır ve kurutulur. Bu muamele, renkli suyun sünger veya pamukla kağıt üzerine sürülmesi şeklinde de yapılabilir. Çay kağıda krem rengi verir. Cevizin yeşil dış kabuğu veya nar kabuğu kahverengi, soğan kabuğu da kırmızımtrak bir renk sağlar. Aharlama, kağıdın  boyanmasından sonra üzerine yazılacak, yazıların bir yanlışlık ihtimaline karşı kolayca  silinip düzeltilmesini  sağlayan, mürekkeple  kağıt zemin arasında koruyucu bir tabaka oluşturma ameliyesidir. Yumurta, Nişasta ve Gomalak aharı gibi çeşitleri vardır. Derin bir kase içinde 3-4 yumurtanın akı, yumurta büyüklüğünde bir Şap parçası ile yoğurt rengi alana dek karıştırılır. Kasenin etrafı köpük köpük olunca biraz bekletilir. Sonra dipte su halinde toplanan yumurta akı başka bir kaba alınarak sünger veya pamuk ile kağıdın zeminine sürülür ve serin bir yerde kurumağa bırakılır. Aharın kalın olması, kuruncaya çatlamasına sebep olabilir. Soğuk su ile ezilen nişasta, kanayan su içine aktarılır. Az miktarda jelatin ilave edilir. İyice pişip süzüldükten sonra süngerle kağıt üzerine bir yada iki kat sürülür. Gomalakın ispirtoda eritilip gazbezine sarılmış pamukla kağıda sürülmesine de gomalak aharı denir.

MÜHRELEME

Mühreleme, aharlanan kağıtların parlatılmasına yönelik bir nevi ütüleme işlemidir. Aharlandıktan sonra gölgelik ve nemli bir yerde kurumaya terk edilen kağıtlar, üzerinde mührenin rahatça kaymasını sağlamak üzere kuru sabuna sürülmüş bir çuha parçası gezdirilir. Daha sonra  da çakmak taşından,ya da camdan mamül Mühre, kağıda tazyik edilerek bir ileri bir geri muhtelif istikametlerde sürülür. Parlamanın sağlanmasıyla bu işlem biterse de,kağıtlar bu safhada hemen kullanılmayarak üstüste konur,üzerine de bir ağırlık bırakılır. Bir sene kadar böylece bekletilen kağıtlar kullanıma hazır demektir.

MÜREKKEP

Hatt san’atında mürekkep denince ilk akla gelen, isten yapılma siyah mürekkeptir. Kırmızı, sarı ve diğer bazı renklerde de mürekkep yapılmıştır. Çeşitli terkip ve tarifler içinde merhum Necmeddin Okyay’ın siyah is mürekkebi tarifi şöyledir: “Süzülmüş ve bekletilmiş boza kıvamındaki zamk mahlulü havana konup,içine azar azar is atılarak tokmak yardımı ile zamka yedirilir.İs havalandığı için birden atılmayıp yavaş yavaş karıştırılır ve tokmakla dövülmeye başlanır.arada koyuldukça su ilave edilerek daima boza kıvamı muhafaza edilir.mürekkebin kalitesi,isin iyice ezilip zamkın içine içine hallolmasına bağlıdır.Bu da günlerce dövmekle sağlanır(100 ile 500 bin tokma arası)..”

Mürekkep yapımında kullanılan is;bezir yağı,bal mumu,neft yağı ve sonraları gazyağından elde edilirdi.

LİKA

Mürekkep sıvı şekliyle kalemin istifadesine sunulmaz,önce Lika adı verilen bir tutam kadar,su ile yıkanmış ham ipeğe emdirilir;daha sonra kullanılır.

Yazı Çeşitleri

A –AKLÂM-I SİTTE

1.MUHAKKAK: Küfi ile Sülüs arası bir yazıdır. Elif ve lâm gibi dikeyler düz ve tok, sin, fe, kaf ve nun gibi harflerin çanakları düzümsü ve uzunca , kıvrımlar ise Sülüs’e göre daha köşelicedir.

2.REYHANİ: Sülüs’e göre Nesih ne ise, Muhakkak’a göre Reyhânî de odur.

Yani Reyhânî, Muhakkak’ın daha ince kalemle yazılan şeklidir. Metin yazısıdır.

3.SÜLÜS: Muhakkak’a göre uzantıları daha kısa, çanakları daha ovaldır. Küt kıvrılmaların yerini daha yumuşak ve tabii kavisler almıştır. Kitabeler ve kitaplardaki bölüm başlıkları Sülüs’le yazılır Sülüs tezyini yönü ve heybetli görünüşü ile duvarlarımızı  süsleyen levhaların da vazgeçilmez yazısı olmuştur. Halen de İslam aleminde en çok kullanılan yazı çeşitlerinden biridir.

4.NESİH: Bazı farklılıkları bir kenara bırakılırsa, Sülüs’ün 2mm den ince kalemle yazılmış çeşididir, denilebilir. Son asırlarda Kur’an-ı Kerim ve diğer ilmi eserlerin istinsahında kullanılan yazı bu olmuştur. Günümüzde  de en geçerli nevi yine Nesih’dir.

5. TEVKÎ’: Birleşmemesi gereken harflerin birbirlerine adeta bağlanarak yazıldığı hareketli bir hat nev’i olup, bu vasfı dışında büyük ölçüde Sülüs’e benzer . Halife ve vezir mektupları ile vakıf belgeleri gibi devlete ait evrakta kullanılmıştır.

6.RİKAA’: Tevki’in 2mm den küçük kalem ile yazılan şeklidir, denilebilir. Yani Sülüse göre Nesih ne ise, Tevkia göre Rikaa’da o demektir.

Kur’an-ı Kerim’lerin ve diğer ilmi eserlerin sonunda dua ve ketebe kaydı sözkonusu olduğu zaman,  bir de diploma niteliğinde öğrenciye verilen İcazet belgesinde bu yazı kullanılırdı.

Hatta bu sebeple Hatt-ı İcaze/İcazet yazısı adını da almıştır.

DİĞER YAZI ÇEŞİTLERİ

1.TA’LÎK: Ta’lik, tüm harfleri köşeli Ma’kılı yazısının tam zıddı olup, bütün harflerinde bir kavislik , tatlı ve ahenkli eğimler ve kıvrımlar vardır. Hareke yoktur, süs unsurları ise yazıda hiçbir şekilde yer almaz. Bütün güzelliğini harflerin yalın duruş pozisyonlarından alır.

2.DÎVÂNÎ: Hareketliliğini Tevkî den, pozisyonunu Ta’lîk den almış gibidir. Yalnız Divan-ı Hümayun’da kullanılageldiği için bu adı almış olmalıdır. Muahedeler, fermanlar, beratlar bu yazı ile yazılır, şer’i mahkemelerde de Ta’lîk ile birlikte kullanılırdı.

3.CELÎ DÎVANÎ: Dîvânî, bir satır sistemi içinde kelimelerin hareke ve süs unsuru olmaksızın yanyana dizilerek yazıldığı bir hatt iken, Celî Dîvânî’de kelimeler yer yer  unsurlar ve küçük noktacıklarla soldurulmuştur. Dîvân-ı Hümayun da ferman vb mühim yazışmalarda istimal edilmiştir.

4.RIK’A: Son asırlarda Osmanlıların geliştirdiği, seri yazma ihtiyacından doğmuş pratik bir yazıdır. Genellikle hareke kullanılmadığı gibi, harflerin dişlileri tek bir çizgiye dönüşmüş. İki nokta birleşmiş. Üç nokta ise küçük bir ters v ile ifade edilmiş, alfabe adeta bir takım şekli formalitelerden kurtarılmıştır.

Yazılışındaki kısalığı onu bir Osmanlı stenosu kılmış, kolay ve seri akış kabiliyeti sebebiyle yarım asır öncesine kadar toplumun her kesimi tarafından kullanılagelmiştir.

Devlet dairelerine sunulacak dilekçeler ve cevapları ve tüm mektuplaşmalar hep bu yazı ile sağlanırdı.

5.SİYÂKAT: Osmanlı sarayında doğmuş, devletin sadece mali kayıtlarında  ve emlak defterlerinde kullanılmış, okunabilmesi tecrübe ve beceri isteyen bir şifre yazısıdır.

6.MA’KILÎ: Küfi’nin bir çeşidi sayanlar varsa da, tamamen düz, köşeli ve geometrik karakteri ve kalemle yazılarak değil de, aletler yardımıyla çizilerek meydana getirilmesi onu Kufi’den ayıran özelliklerdir.

İslam’dan önce de taşa hakkedilerek kitabelerde kullanıldığı, hatta Kufi’nin, bu yazının sert ve köşeli taraflarının giderilmesiyle ortaya çıktığıda rivayet edilir.